Kadın bir deniz çocuğuydu… Güzel gözlü adam ise ilk aşklarını deniz kenarında gittiği yazlıklarında yaşayan… Bir deniz buluşturdu ikisini hiç beklemedikleri bir zamanda ve farkında bile olmadan düştükleri aşkın içinde… Deniz kenarında akşamüstü çıkılan yürüyüşlerin çocukluk ve ilk gençlik anılarına da adımlar attığı sırada sıcacık bir huzur limanında hissettiler kendilerini. Bir Han’ın iç bahçesinde yenen akşam yemeği ve ona eşlik eden biranın, sessiz sessiz birlikte bir geleceğe planlar yaptığını kim bilebilirdi ki o anlarda… Kadın deniz çocuğuydu ve denize aşık… Lise ve üniversite yıllarında da Deniz Gezmiş’e hayran… Güzel gözlü adam ise denizin yaşattıklarına hayran… Sabırsızlıkla kolladıkları akşamüstülerde, kelimeler uçuştu yüreklerden yüreklere, anılar koğuşlandı bilenin hafızasından bilmeyenin hafızasına, hayaller semaya yükseldi dillendirilirken… Bir el temasında kadının yüreğinde kuşlar kanat çırpmaya başladı. Anlamadı önce ne oluyor bana böyle diye başladı kendini azarlamaya… Kelimeler hiç bitmesin, gece nihayet bulmasınlarda gecenin en geç saatlerine kadar oyalandılar ve oyaladılar saatleri… Kadının gitmesi gerekti. Ve kadının içinde bir türlü hizaya sokulamayan kuşlar kanatlanıp uçmak istediler… Kadın cesaret edemedi onca cesur davranışı sergilemişken hayatında “içmeden söyleyemeyeceksin” dedi içinden gelen bir çırpınış… O zamanlar içemezdi de zaten… Ama yetişmesi gereken bir otobüs vardı ve ne yazık ki içemezdi de… Akşamüstü gidilen bir lokantada güzel gözlü adam kadının ela gözlerine baktı uzun uzun… Ve sonra “senden çok etkilendim” dedi… Dediği anda da sanki kelimeleri havadan tekrar toparlayıp ağzına geri koymak istedi… Kadın kelimeleri ne yapacağını bilemedi… Ela gözleri sevinçle parladı… Güzel gözlü adam amalarında bazı cümleler geveledi. Ela gözlü kadın onun güzel ve masum yüzüne bakmaktan alıkoyamadı kendini… Kelimeleri ve amaları lokantada bırakıp çıktılar… Kadın otobüsün hareket saatini kaçırmak istedi, adam yolları üzerindeki bir sokakta kadına sarılmak istedi… İçlerinden ilk ve son sarılışımız belki de diye geçirdiler. Otobüsün hareket saatine yetişildi. Kadın sıkı sıkı sarıldı ona güle güle derken… Kadının yüreğindeki kuşlar daha da bir çılgınca kanat çırpmaya başladılar ve şakıdılar bildikleri tüm güzel nağmelerde… Biri otobüs koltuğunda diğeri otel odasında sabaha kadar hiç uyumadılar… Kadın üç gün sonra kanatlanarak uçtu yine güzel gözlü adamın yanına… Güzel gözlü adam zaten sabırsızlığındaydı buluşma anının… Sıcacık bir karşılama sonrası bir kez daha sarıldılar özlemle… Keşkeleri de katık edip cümlelere sohbet ettiler sabaha kadar. Elleri ve gözleri birbirine kenetlenmiş sabahı ettiler ve akşamüstüyü zor edeceklerini bilerek birbirlerine veda ettiler… Sonrasındaki iki haftanın akşamüstüleri nasıl çabucacık sabaha kavuştu bilemediler… Baş edilmesi gereken özlemle birlikte ayrı yerlere gittiler… Başka bir ilde buluştuklarında tekrar, artık Aşk da özlem de koğuşlanmıştı tüm hücrelerine… Sonrasında deniz kenarlarındaki tatillerinde hayatı anlamlandırdılar birbirlerine… Ve sonra bir gün çocuğumuz olmalı bizim dediler. Ve karar verdiler; DENİZ koymalıyız adını erkek de kız da olsa … Ve bir gün kadının içinde bir deniz kıpırdanmaya başladı. Güzel Gözlü Adam dalgalardan korktu birden… Durgun denizin huzuru, rüzgarla coşup hırçınlaşan dalgalara teslim oluverdi birden… İçlerindeki kuytulara çekildiler Güzel Gözlü Adam ve Ela Gözlü Kadın… Güzel gözlü adam dalgaların çaresizliğinde, ela gözlü kadın denizin özleminde bocaladılar bir süre… Kadın denizde boğulmak istedi, adam ölmek istedi.
Hayatlarında yapmak istedikleri her şey ama her şey birbirleriyle daha bir anlam bulmuşken, anlatamamaya başladılar birbirleriyle anlamlandırdıklarını…. Denizin sessiz çığlığı aralarında duvarlar örüverdi birden… Sonra kadının içindeki Deniz sessizce akıp gitti ve başka bir yol buldu kendine… Ve kadın aşık olduğu denizden ürker, bir daha denize giremez oldu… Adam da kadın da uzunca süre Deniz için yas tuttular kendi kuytularında… Denizler vardı önce hayallerinde ve yaşanmışlıklarında… Sonra hayalleri kavuştu Deniz’e… Ama engin maviliklerinde kayboldular birden denizin…
Hayatlarında yapmak istedikleri her şey ama her şey birbirleriyle daha bir anlam bulmuşken, anlatamamaya başladılar birbirleriyle anlamlandırdıklarını…. Denizin sessiz çığlığı aralarında duvarlar örüverdi birden… Sonra kadının içindeki Deniz sessizce akıp gitti ve başka bir yol buldu kendine… Ve kadın aşık olduğu denizden ürker, bir daha denize giremez oldu… Adam da kadın da uzunca süre Deniz için yas tuttular kendi kuytularında… Denizler vardı önce hayallerinde ve yaşanmışlıklarında… Sonra hayalleri kavuştu Deniz’e… Ama engin maviliklerinde kayboldular birden denizin…